Dumlupınar Denizaltısı 23 Nisan 1944 yılında denize indirildi ve “USS Blower” adı ile Amerikan Deniz Kuvvetleri‘nde görev yaptı. USS Blower, İkinci Dünya Savaşı’nda görevler aldı. Daha sonraları da birçok tatbikatlarda görevler yerine getirdi. İkinci Dünya Savaşı’nda ilk kazasını geçiren USS Blower, daha sonraki zamanlarda da kaza ve arıza haberleriyle kötü bir üne sahip olmuştur. 16 Kasım 1950 tarihinde Amerikan envanterinden çıkartılan denizaltı, ABD-Türkiye arasındaki “Ortak Savunma Destek Yasası” kapsamında Türk Deniz Kuvvetleri‘ne, “TCG Dumlupınar S-329” adını alarak devredildi.
Dumlupınar, dönemin en modern denizaltılarından biriydi. Şnorkel sistemiyle donatılmış olan Dumlupınar bu sisteme sahip ilk denizaltımızdı. 1953 yılında 3 Nisan’ı 4 Nisan’a bağlayan gece, katıldığı NATO tatbikatından dönen Dumlupınar Denizaltısı, sisli ve rüzgarlı bir gecede su üstü seyri yapıyordu. Çanakkale Boğazı’nı geçtikleri sırada saat 02:15 sularında Nara Burnu‘nu dönerken, İsveç Bandıralı şilep gemisi olan Naboland ile boğazın orta yerinde şiddetli bir şekilde çatışma gerçekleşti. Naboland gemisi bir buzkırandı ve bu çatışmanın şiddetini daha da artırmıştı. Naboland, Dumlupınar’a baş torpido dairesinin sancak tarafından çarpmıştı. Güverte üzerinde bulunan 8 (sekiz) kişi çarpışmanın şiddetiyle denize düştü. Öyle süratli bir şekilde batmıştı ki denizaltı içindeki 81 kişiden yalnızca 22 kişi kıç taraftaki torpido dairesine sığınabilmişti. Naboland gemisi kaptanı durumu hemen ilgililere rapor etti. Kurtarma amacıyla gemiden fosforlu can kurtarma simitleri, aydınlatma fişekleri atıldı ve sandallar denize indirildi. Dumlupınar’ın güvertesinden düşen 5 (beş) askerimiz bu sandallarla kurtuldu. Yine güverteden düşen iki askerimiz ise Naboland’ın pervanesine takılıp şehit oldular.
Denizaltıdaki mürettebat su yüzeyine, battı şamandırasını göndermişti. Haberleşme ancak böyle mümkün olacaktı. Kısa zamanda gelen Gümrük Motoru şamandırayı buldu. Haberleşmeyi sağlayan Gümrük Motoru İkinci Çarkçısı Selim YOLUDÜZ, şamandıradaki ahizeyi kaldırarak ‘Alo‘ dedi ve cevap bekledi. Denizaltıdan cevap veren Astsubay Selami ÖZBEN bilgiler vermeye başladı. Elektriğin kesik olduğunu, geminin sancak tarafa 15 derece yatık bulunduğunu ve kıç torpido dairesinde 22 kişi olduklarını aktardı. Yukarıdan gelen cevap ‘Oğlum, merak etmeyin. Sizi kurtaracağız…‘ yönünde oldu. Kurtarma çalışmaları hemen başladı. Herkes seferber olmuştu. Eldeki tüm imkanlar deneniyordu. Kazadan on saat sonra Kurtaran adlı kurtarma gemisi olay yerine gelmişti. Çalışmalar başladı. Bu sırada aşağıya, ‘Gereksiz yere konuşmayın, şarkı söylemeyin ve sigara içmeyin…‘ gibi uyarılar veriliyordu. Çalışmalar bir türlü istenilen sonuca doğru gitmiyordu, çünkü akıntı çok fazlaydı ve yeterli teknik ekipmanlar maalesef yoktu. Yine de uğraşlara devam edildi. Dalgıçlar 11 dalış yaptı, ancak Yılmaz SÜSEN isimli dalgıç denizaltıya 11 metre kala basınçtan dolayı bayılmıştı. O’nu hemen yüzeye çekmek zorunda kaldılar ve hemen tedaviye alındı. 15 saat tedavi altında kalan SÜSEN, vurgun yemekten son anda kurtulmuştu. 72 saatlik uğraş, yerini büyük bir yasa bıraktı Çanakkle Boğazı’nda…
Umutlar tükenmişti artık. Yukarıdan aşağıya son emir geldi. Artık konuşabilirler, şarkı söyleyebiliriler, hatta sigara bile içebilirlerdi. Her şeyin bittiği o anda telefondan bütün Türkiye’ye verdikleri cevap ‘Sizler sağolun, VATAN SAĞOLSUN!‘ oldu ve arkasından da ‘Ah bir ataş ver cigaramı yakayım; sen salın (sallan) gel ben boyuna bakayım; uzun olur gemilerin direği; ah çatal olur efelerin yüreği‘ dizeleriydi. Bütün ülke 22 efeyi ve diğer efeleri bu türküyle uğurladı son yolculuğuna…
Olayın mahkeme aşamasında ise Naboland gemisi kaptanı 60 yaşındaki Oscar Lorentson hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik yüzünden ölüme sebebiyet vermekten dava açıldı. Lorentson 1 (bir) yıl hapse mahkum edildi. Ancak S.O.S. verip kurtarma çalışmalarına katılıp 5 (beş) kişiyi kurtarması sebebiyle cezası 6 (altı) aya düşürüldü. Lorentson, fener ışığını görmediğini söyleyerek mahkemede Türk tarafını suçlamıştır. Bunun üzerine tatbikat yapıldı ve kurtulan Kıdemli Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu ilk anda beraat etmesine rağmen Yargıtay tarafından 2 (iki) yıl 6 (altı) aylık bir cezaya çarptırılır.
Kazadan yıllar sonra İsveç Bandıralı Naboland gemisi Nijerya açıklarında makine dairesinde çıkan yangın sonucunda batmıştır.
İlginçtir ki Dumlupınar ismi Türk Deniz Kuvvetleri’nde 3 (üç) denizaltına verilmiştir. Ancak üçünün de başına talihsiz olaylar geldiği için Denizaltı Filosu’nda hiçbir denizaltıya Dumlupınar adı verilmemiştir.
Türk Deniz Tarihi’mizdeki bu talihsiz ve acı olay, üzerinden yıllar geçse de unutulmayacak. Çünkü bizler hatalarımızdan, yanlışlarımızdan ders çıkararak eksiklerimizi öğrenip kapatarak ve ileriye, hep daha ileriye daha güçlü adımlar atacağız. Aziz şehitlerimizden emanetimiz, Şanlı Bayrağımızı dünya denizlerinde onurlu bir şekilde Dünya durdukça dalgalandıracağız.
Dumlupınar gemimiz ile Naboland yük gemisinin Çanakkale bogazının kırıtik geçiş noktalarından biri olan Nara burnu dönüş mevkiginde çarpışmaları ve üzücü facianın meydana gelme sebebi bugün dahi kaptanlarımıza ve denizcilerimize ders olacak niteliktedir,belki aydınlatıcı bir bilgi olur düşüncesi ile yazıyorum.Dumlupınar Bogaz girişini tamamlamış Çanakkale önlerinde Nara dönüş mevkigine dogru ilerlerken,bogazın yukarı bölgesinden gelen ve akıntıyıda kıçtan alan Naboland,denizaltı borda fenerlerinin birbirine çok yakın olması sebebiyle gemiyi normal bir küçük tekne veya balıkçı teknesi olarak algılar ve yanımdan geçip gider diye düşünür,Nara burnunu geniş bir dönme açısı ile dönme yerine dar bir açıyla daha kestirmeden dönebilecegini zanneder.bu durum farkında olmadan denizaltıyı sahile dogru sıkmaya zorlar.Dumlupnarın köprüde olan vardiya subayı Nabolantla çatışma rotasına girmemek için gemiyi hafif sancak tarafa dogru döndürüp sahile dogru hafifce sıkıp,gelen gemiden kurtarmak ister,çünkü geçtigi sular ve nara burnu derin sulardır,kolay kolay geminin oturma imkanı,zayıftır.Dumlupınar verilen komutla birlikte hafif hafif “Sancaga” dönüşe başladıgı esnada,köprüye gemi komutanı gelir,geminin sahile dogru yöneldigini görünce,hiddetle bagırarak”GEMİYİ KARAYAMI OTURTACAKSIN?İSKELE ALABANDA” Komutunu vererek,vardiya zabitinin ilk verdigi komutu degiştirir,denizaltı iskele yönüne dönmeye başlar ve süratle gelmekte olan kuru yük gemisinin önüne çıkar,mesafe çok kısadır,tekrar manevra yapma süresi yoktur,Naboland denizaltının sancak kısmına şiddetle çarparak,geminin kısa sürede batmasına sebep olur.Bu olay kırıtik bölgelerde,gemi kaptanlarının ve komutanlarının köprüde bulunmalarının önemini ve kumandanın tek bir şahıs tarafındanverilmesinin vede verilen bir kumandanın degiştirilerek uygulanmasının nelere mal oldugunu göstermesi bakımından çok önem arz etmektedir.Saygılarımla. Taner Vardar(Uz.Yol. Bş.Müh.)