İTÜ Denizcilik Fakültesi’nin Yükseköğretim Programlarının Koşul ve Açıklamaları; “Bu programa başvurabilmek için yükseköğretim kurumunun aradığı bütün koşullara ek olarak; erkek ve T.C. vatandaşı olmak; boyu 1,65m’den kısa olmamak.” (ÖSYM 1996)
Pozitif ayrımcılığı bir cümleyle gözler önüne seren bu açıklama, günümüzde bir yaptırım olarak uygulanmıyor fakat bunu hala zihniyet olarak gören bir denizcilik sektöründeyiz. Değişen durumlar elbette var, örnek vermek gerekirse artık bu ayrımcılık kâğıt üstünde değil tamamen düşüncelerde. Öncelikle kısa bir şekilde Türk Kadın Denizcilerin tarihsel sürecinden bahsedelim.
“1996 yılında lisans düzeyinde denizci eğitimi almak için yapılacak başvurularda erkek olma koşulu, sadece İTÜ’de değil aynı zamanda Dokuz Eylül Üniversitesi’nin, Yakındoğu Üniversitesi’nin, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin denizcilik eğitimi verilen ilgili bölümlerinin koşullarında da bulunuyordu. Bu süreci de 1997 yılında ilk kıran Dokuz Eylül Üniversitesi’nin o zaman ki adıyla Deniz İşletmeciliği ve Yönetimi Yüksekokulu olmuştur. En köklü eğitim kurumu İTÜ Denizcilik Fakültesi ise başvuru koşullarındaki erkek olmak şartını 1999 yılında kaldırmıştır. Bunu aynı yıl Yakın Doğu Üniversitesi Denizcilik Fakültesi, 2001 yılında da KTÜ Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi takip etmiştir. İTÜ Denizcilik Fakültesi ilk kadın denizci mezununu 2004 yılında DUİM bölümünden Dilek Erdem ile vermiştir. Gemi Makineleri İşletme Mühendisliği bölümünden ilk kadın mezunlar ise, İTÜ Denizcilik Fakültesi 2004 mezunları; Sibel Altekin, Deniz Özkan (Şengün), Derya Yenice Oflu ve Ayşegül Öztürk olmuştur.” (Selçuk Nas – Profesyonel Türk Kadın Denizcilerin Kısa Tarihsel Süreci Üzerine Araştırma)
Denizcilik ile ilgili yayınlarda bulunan birkaç haber başlığından bahsedeceğim size. “İlk Kadın Başmühendis, İlk Kadın Kaptan, İlk Kadın Kılavuz Kaptan, İlk Kadın Denizci Akademisyen, Gemi İşletmelerinde İlk Kadın Personel Müdürü.” Kadınların gerek denizde çalışırken gerek kariyer planlamalarında kendini kanıtlama çabalarını göz önüne süren bu haberler ayrımcılığın yaşatılmaması için verilen uğraşların imzasıdır.
Biz, Türk Kadın Denizcilerin bu başarılarını devam ettirmek isterken buna önayak olması gereken şirketlerin kadınlarla ilgili önyargıyı şirket politikası haline getirerek önümüze sunacağını beklemiyorduk ve ne yazık ki şuan o noktadayız.
Aynı lisans eğitimini gördüğümüz üniversiteden mezun olduktan sonra şirketlerle olan görüşmelerimizde önümüze sürülen en büyük engelin cinsiyetimiz olması Türk Denizcilik Sektörü’nün ilerlemesi için hala birçok aşamayı geçmesi gerektiğinin göstergesidir.
Hakkımız olan iş imkânlarını bize veren şirketlerin daha sonrasında bu iş imkânlarını bize lütuf olarak görmesinden kaynaklı bir hata arama süreci işin içine girdiği anda Türk Kadın Denizciler denizcilik sektöründe kapalı kapılar ardında bırakılıp soyutlanıyor.
Mesleğimizi en iyi şekilde icra etmemizden önce kendimizi bu sektörde hala kabul ettirmemiz gerektiğini de bir kez daha gözler önüne sunmuş oluyor.
Meslek alanında bir ilk olmak, hedefler ışığında gidilecek bir yolu takip ederek başarılara ulaşmaktır. Sonrasında bu yolu kendine hedef alacak bir nesil yetiştirmeyi amaç edinir kendine. Türk Kadın Denizcilerin kendilerine hedef alacak bir yolu var, fakat kalıplaşmış bir düşünce yapısından ötürü bu yolda engel olarak sunulmaması gereken sebeplerin nitelik olarak gösterilmesi başarıya ulaşmayı zorlaştırıyor.
Bu konudaki en büyük temennimiz, cinsiyetin bir ayrıcalık olarak görülmemesidir. “Cinsiyet bir nitelik değildir!” diyerek yazımı sonlandırıyorum.
Düzenleme: Ece Eldek
Ekleyen: Aytunç Yıldırım
Canım benim, kadınlar yıllarca erkek egemen toplum düzeninde cahil bırakılmışlardır.Erkekler ise her işin aktörü olduklarından ister istemez daha çok gelişme göstermişler ,pratik kazanmışlardır.Kadınlar ERKEKLERDEN ÇOK DAHA BECERİKLİ VE ZEKİDİR.Erkekler ise kas gücü ile üstündür. Kadınların kendini ispat etmeye çalışmasını bir aşağılama olarak görüyor ve şiddetle red ediyorum.Kadınların ispata değil eğitime ihtiyacı vardır.Bak eğitimli kadınlar artsın, erkeklere ekmek kalıyormu bu dünyada …birde doğum sonucu bebeğin anneye ihtiyacı süreci var.Bu en büyük problem iş hayatında…bunun çözülmesi lazım…DÜNYAYA BİR BAKIN HALİMİZE BAKIN HER YER SAVAŞ ,ÇEVRE BİTİK,SEVGİ YOK,SAYGI YOK,BU DURUMU KİM YARATTI TABİİ Kİ ERKEKLER…AH O ERKEKLER AH…
BİR GÜN BU DÜZEN DEĞİŞECEK HANIMLAR MERAK ETMEYİN…EĞİTİME ÖĞRENİMİNİZE ÖNEM VERİN VE LÜTFEN BİRŞEY İSPAT ETMEYE ÇALIŞMAYIN SİZ ÖZÜRLÜ DEĞİLSİNİZ..Kİ…
ERKEK EGEMEN TOPLUM YIKILMAK ZORUNDADIR…BU BÖYLE GİTMEZ..SELAMLAR
Değerli Hocam,
Ama bu yorumunuz neticesinde biz erkeklere cevap hakkı doğuyor 🙂
Saygılarımla
Aybars Oruç
Sn.Aybars cevap hakkı insanın en temel hakkıdır.Bütün erkekler kullanabilir.Buradayız.
HEP DOĞUDAN DOĞMAZ …Doğan haklar bir gün battıkları yerden tekrar doğacaktır.
SELAMLAR
Eğitime her bireyin önem vermesi gerektiği gibi eğitimini tamamlamış insanlara da gerekli olanakların sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Durum tamamen karşımızdaki kişiyi insan olarak ele alıp ona uygun şekilde değerlendirmekten ibaret. Böyle bir duruma tabi tutulmamamız devamında doğacak olan sorunlara zemin hazırlıyor. Bu zemini sarsmak yerine daha da sağlamlaştırmaya çalışma süreci ise tüm denizcileri bilhassa kadınları zor durumda bırakıyor. Bu konuyu tamamlayan çok güzel bir söz var ‘ Elini taşın altına koymak ‘ diye. Biraz duyarlılık ve azimle başarılamayacak bir iş veya yıkılamayacak önyargı yoktur tabi üzerimize düşeni yapmayı istedikten sonra. Çok teşekkürler yorumlarınız için.