1986 yılı Mayıs ayında, II. Mühendis olarak çalışıyorum, Venezuela‘dan Karadeniz Ereğlisi’ne maden cevheri taşıyoruz, Venezuela’da Orinoco nehrine girip, tropik orman içinden geçip yaklaşık 185 deniz mili içerlerdeki, Puerto Ordaz’dan, 50000 ton kadar cevheri yükledik, gidenler bilir, buraları bilhassa büyük tonajdaki gemiler için oturma riski taşır, biz de bundan nasibimizi alarak çıkışta, suların yükselme saatine biraz gecikince, üzerimizde tam yol süratle, deltada çamurlu zemine oturduk, ancak ertesi gün sular yükselince, gemi kendiliğinden yüzdü de biz de kurtulduk. İleri yol verilip normal seyre geçilince, dümende rod yataklarından gelen vuruntu ile hafif bir hasar oluştuğu anlaşıldı, daha sonra Karadeniz Ereğli tahliyesini takiben gemi tersanede havuzlanıp, yataklar yenilendi.
Ancak bizi etkileyen esas olayı ise okyanusu geçip, ‘Gül Bahçesi’ denilen Akdeniz’e yaklaşırken yaşadık. Her denizcide oluşan, memlekete geldik heyecanı içerisindeyiz, yaklaşık 15 saat sonra falan, Cibraltar‘dan gireceğiz, sabah 08.30 civarıydı, kontrol odasında başmühendisle günlük işleri konuşurken, ana makine kaver katını gören kontrol odasının büyük camından bir personelin, en az 20-25 metre yükseklikteki baca kazanı platformundan aşağı doğru düştüğünü gördüm. Adam dönerek, çalışmakta olan egzost valfı ile manifolt arasına, omzu ile başını vurarak düşüp hareketsiz kaldı. Şaşkınlık içinde bağırarak gaz kolunu çekip ana makineyi ‘emergency stop’ ettim.
Hep beraber dehşet içinde koşarak, baygın durumdaki silici arkadaşımızın, kafasında kanamakta olan yarasına ilk müdahaleyi yaptık, hafif olmakla birlikte nabzı atıyordu, bu bizim için bir noktada teselli oldu. O arada başta Süvari Bey olmak üzere tüm personel koşup gelmiş, herkes bir şeyler yapabilme telaşı içerisindeydi. Yaralıyı sedye ile revire taşıdık, durumun ciddiyetini gören Süvari Bey en yakın liman olan Casablanca‘ya sapma verip, durumu tüm gerekli yerlere bildirdi. ‘Tam yol’ limana yöneldik.
Rüzgârlı, yağmurlu berbat bir havada iç limana demirledik. Önceden acil çağrı yapıldığından, deniz ambulansı ile gelen doktor gemiye çıktı, biz kendisini hemen revire götürmek isterken, direkt kaptan kamarasına gideceğini söyledi, dışarıda konuşulanları duyuyoruz, utanmadan kaptanla pazarlık yapıp, viski ve sigara istedi, bunları duymak insana utanç veriyor, ancak maalesef yaşadıkça şahit oluyorsunuz. Lanet olsun deyip, istekleri karşılandı, sonra da lütfedip hastayı kontrole geldi. İlk teşhis ‘beyin travması’ olduğundan, acil hastaneye sevk edildi.
Çok şükür ki genç ve güçlü yapısı sayesinde 10 gün sonra iyileşip, taburcu oldu ve İstanbul’a döndü. Daha sonra da şirketin diğer gemilerinde çalışmaya devam etti. Kim bilir nerelerdedir, Allah selamet versin, bana göre kurtulması bir mucizeydi, Allah onu ailesine ve sevdiklerine bağışlamıştı.
Şimdi gelelim kazanın oluş şekline; iki silicimiz rutin temizlik için baca kazanı platformuna çıkıp temizliğe başlamışlar, bu arada yürüme ızgaralarının altına konulmuş olan toz ve kurumun toplandığı tavayı da temizlemek istemişler, yürüme ızgarasını iki ucundan karşılıklı kaldırıp kenara koymuşlar, temizlemek istedikleri saç tava, platformun demir profillerine kaynaklı değil, yani fixlenmemiş, kenar uçlarından geçmeli yapılmış. Norveç yapısı mükemmel bir inşası olan gemide kimse de bunun üzerine bir insan basabileceğini düşünmemiş olacak ki 20 senedir böylece kullanılmış. Silici arkadaşımız elinde bezle temizlemek üzere tavaya çıkınca, ağırlığı kaldırmayan tava, yan geçmelerinden kurtulup, arkadaşımızla birlikte makinenin üzerine düşmüşler. Olay bu kadar basit, ancak bir o kadar da üzücüydü, şükürler olsun ki can kaybı olmadan atlatabildik. Daha sonra çalıştığım tüm gemilerde, bu tip yürüme ızgaralarında, altlarında tava olanları kontrol ettim, ya fixledim ya da ikaz levhaları astırıp personeli bilgilendirdim. Temennim odur ki hiçbir arkadaşımızı Allah bu tip kazalarla karşılaştırmasın.
Düzenleyen: Orkut Akar
Ekleyen: Ayşe Kırıcı
Merhaba,
Öncelikle tecrübelerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim. 3 yıldır görev aldığım internet sitemizde ilk kez bir içeriği okurken bu kadar etkilenip, üzüldüm. Allah’a şükretmek lazım ki can kaybı yaşanmamış. Değinmek istediğiniz şey her ne kadar görünür&görünmez kazalar olsa da, benim bir yerde de takıldığım nokta doktorun bu denli umursamaz olması. Çok acı…
Selamlar
A.Burak Urun
Sosyal Medya Koordinatörü
Burak bey,denizde bizim yaşadıgımız olayları yayınlamanız ve bunları meslektaşlarımıza iletilerek belkide karşılaşabilecekleri bazı olaylara dikkat çekmekle ,büyük bir sosyal sorumluluk görevi başarıyorsunuz,bunun için size ve ekip arkadaşlarınıza teşekkür ve başarılar dilerim.Taner Vardar