Dr. Aybars Oruc, e-MarineEducation.com'un kurucusudur. Şu anda Tallinn Teknoloji Üniversitesi'ndeki Denizcilik Siber Güvenlik Merkezi'nde doktor araştırmacı olarak çalışmaktadır. Doktora (PhD) derecesini Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nden (NTNU) almıştır. Çeşitli tip ve tonajlardaki gemielrde çalıştıktan sonra karaya geçmiş ve enspektör olarak çalışmıştır. Teknik ve operasyonel yönlerin yanı sıra insan faktörlerini de içeren geniş bir yelpazede denizcilik siber güvenliği üzerine bilimsel araştırmalar yapmaktadır. Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından bir ay süreyle araştırmalarını yürütmek üzere kabul edilmiştir. Dr. Aybars Oruc, özel ve askeri kurumlar dahil olmak üzere klas kuruluşlarına, sigorta şirketlerine, Ar-Ge firmalarına, sahil güvenlik ve donanma kuvvetlerine denizcilik siber güvenliği konusunda birçok seminer vermiştir. 2022 yılında NATO’nun siber güvenlik konferansı (CyCon) kapsamında Davetli Konuşmacı olarak yer almış ve çalışmalarını geniş bir kitleyle paylaşmıştır.
Hukuk demokrasinin vazgeçilmez unusuru,demokrasinin vazgeçilmez unsuru ise Hukuk Devleti olmaktır.Ülkemizin bu yönde verdiği sınav ise herkesin malumudur.Türk Ticaret Kanunu ilgili maddeleri,İş kanunu ilgili maddeleri,Deniz İş kanunu,ILO standartları,Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi incelenip okunduğunda bu yönergenin tüm sakıncaları ve hukuk zemininde olmadığı değerlendirilebilecektir.Bu kanunlar gemiadamları ile ilgili sıkıntıları çözebilecek içeriğe ve hükme sahiptir.Bu yönerge hangi sebeple hazırlanırsa hazırlanmış olsun, yapılması olası her hukuksuzluğun bumerang gibi geri dönebileceği göz ardı edilmemelidir.Kanunların yanısıra ayrıca idarecilerin disiplin kurulu başkanı veya komisyon oluşturması ise, hukuka aykırı olacağı gibi, atamalarda liyakatın ne denli esas alındığı da tartışılır bir durumdur.Şu halde objektif kararlar alınması beklenemeyeceği gibi ,kişinin kendi öz emeğiyle kazanmış olduğu diploma ,ehliyet,yeterlilik gibi belgelerini kullanma hakkından hukuk zemininde olmayan uygulamalar ile yoksun bırakılması kabul edilebilir değildir.
Bu yönergenin uygulanması daha büyük sorunların oluşmasına sebep olabileceği gibi, gemiadamlarını denizden soğutacağı da muhtemeldir.Korku suçu, suç cezayı doğurur.
Denizcilik Bakanlığı kurularak hazırlanacak bir planla kaliteli eğitim ve yetiştirilecek gemiadamı sayısı belirlenebilecekken ,disiplin kurulları oluşturulması gelişmişlik göstergesi kabul edilemez.Ancak adliyelerin azlığı,davaların azlığı,cezaevlerinin azlığı ,disiplin kurullarının azlığı ,Hukuk Devletinin varlığının,demokrasinin işlediğinin, eğitimde nitelik ve niceliğin etkin ve adil olduğunun, toplumsal refahın sağlandığının göstergesi kabul edilebilir.
Yasaların bile kıymeti kalmıyor. Şöyle ki; 2010 yılında X armatörün T.C. bayraklı gemisinde geçirdiğim kaza sonucu bir parmağımı kaybettim. Armatör bana sadece bir miktar hastahane masrafları karşılığında ödeme yaptı fakat SGK’ya bildirim yapılmadığı için ameliyat sonrası masraflar ile kontratımdan kaynaklı ücretimi ödemedi. Açılan dava sonucu 3,5 yıl sonra mahkeme kararıyla 40.000 TL tazminata hak kazandım. Yasal faizlerle birlikte alacağım yaklaşık 60.000 TL. Gel gelelim geçen süre zarfında armatör firma iflas gösterip ortadan kayboldu. Demir başlarında bir takım araçlar mevcut olmasına rağmen hepsi trafikten men edilmiş durumda. Ben alacağımı hiç bir şekilde tahsil edemedim. Haczedilecek hiç bir eşyaya da ulaşamadım. Sonuç, ben kaybettiğim parmağım ve yaptığım harcamalarla kala kaldım. Fakat şirketin ortakları yine kendi yaşantılarını sürdürmeye devam ediyor. Nerede kanunların yaptırım gücü? Nerede hukuk devletinde gemi adamlarının hakkını arayacak merci? Bir personel kaza da olsa armatörün gemisinde bir hasara neden olsa ömrü billah yakasını kurtaramazken armatörden personelin hakkını kim tazmin edecek?
Öncelikle geçmiş olsun üzüldüm.Armatörlerin belirlemediği bir denizcilik politikasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.Denizcilik Bakanlığı kurulduktan sonra da gerekli tüm Kanuni düzenlemelerin gözden geçirilerek sağlıklı bir yapıya kavuşturulmasını ümidediyorum.
Söz konusu yönergenin İdari Yaptırımlar Madde 10 (b) fıkrasında idarenin mesleki yetesizlikleri sebebiyle yeterliliği askıya alması,bir alt yeterliliğe indirmesi, yeniden eğitime tabi tutması gibi yaptırımları bulunmaktadır.
Şimdi şu soru ortaya çıkıyor;
Gemiadamları Sınavlarını İdarenin yaptığı gözönünde bulundurulduğunda, idare yaptığı sınavda başarılı olanlara yeterlik belgesi vermektedir.Mesleki yetersizliğinin ortaya çıkmasındaki kusur idaredemidir? yoksa gemiadamındamıdır?
Bu durumda idarece yapılan sınavlar ne anlama gelmektedir? İdare kendi yaptığı sınavlarda başarılı olmuş olanların yeterliliğini bir alt yeterliliğe hangi hukuki gerekçeye dayanarak indirecektir? Zira yeterlilik belgesini yaptığı sınavla idare kendisi vermektedir.