Bir işletmeyi hiç bir zaman insan faktöründen bağımsız göremeyiz. Özellikle denizcilik sektöründe bu faktör oldukça önemli bir yere sahiptir. Ayrıca, gerek gemide çalışan zabit veya personellerin gerekse karada bulunan denizcilik işletmelerinde çalışan personellerin genellikle sektörden çok bağımsız olmaması beklenir. Ancak; gemi için bakıldığında personel ve zabitlere göre hazırlanmış, almaları gereken bir dizi eğitim-belge bulunurken, kara ayağında çalışacak personellerin çoğunda yabancı dil bilmesi ve mümkünse deniz kökenli olması beklenmektedir. Bazen bu durum, hayatında bir geminin nasıl işletildiğini bile bilmeyen insanların bu sektörde yol almasına neden olmuştur. Bu sektörde personel yönetimini incelerken bakmamız gereken iki taraf vardır; bunlardan biri işletme gözünden sektörü inceleme iken diğeri de personeller açısından işletmelerin tutumudur.
Her ne kadar gemide çalışan kişilerin eğitimleri düzenli olarak yapılsa ve belgeler standart olarak belirli aralıklarla yenilense de deniz kazalarının %60’lık kısmı insan kaynaklı hatalardan meydana gelmektedir. Bunların önüne geçmek elbette bir işletme için oldukça zordur. Gemi personelleri gereken eğitimi almış bile olsa ihmalkârlık ya da dikkatsizlik söz konusu olabilmekte, bu durumlar da gemi seyrini tehlikeye atabilecek sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Bu sebepler nedeniyle gemi personeli bulmak belki zor değildir ancak şirketler için kalifiye eleman bulmak oldukça zor bir hal almaktadır. Yaptığım araştırmalar ve bazı görüşmeler sonucunda armatör firmaların en çok kontrat süresi biten kişinin yerine aynı nitelikte insan bulmakta zorlandıklarını gözlemledim. Kendi ekibini kurmuş belirli bir düzen içerisinde işleyen firmaların tabi ki böyle sorunlarla karşılaşmadığı düşünülmektedir. Ancak piyasanın değişken yapısı nedeniyle her firma gerekli nitelikte personel bulmakta zorluklar çekiyor.
Bunun yanında, şirket politikası da personel yönetimini direk etkileyen konulardan biridir. Bazı şirketler çalıştıkları personel ve zabitleri kaybetmemek için onların dinlenme süresi sırasında değiştirmeci kullanırken, bazı şirketler kullanmayarak yeni personel – yeni kontrat diye düşünmekteler. Değiştirmeci kullanan firmaların en büyük sıkıntısı ise, gelen kişilerin “Nasıl olsa 2 ay sonra gideceğim!” düşüncesinde olmaları ve görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleridir. Her ne kadar bu büyük bir sıkıntı gibi görünsede, bunu tercih eden firmalar asıl personellerini kaybetmedikleri için avantajlı olduklarını düşünmektedir. Değiştirmeci kullanmayan firmaların ise en çok zorlandıkları konu gemiden ayrılan personel ile katılan personelin aynı beceriye sahip olmaması. Bu durum aradaki boşluğun giderilmesi için uzun uğraşlar gerektiren bir süreç. Bütün bunların yanı sıra bir de zamanında personel ya da zabit bulmak önemli bir etkendir. Gemiden inecek olan personelin, bazen yerine geçecek kişi bulunamaması nedeniyle bir iki sefer daha gemide kalması istenebiliyor. Bu da gemideki personelin daha fazla yıpranmasına neden olmaktan başka bir işe yaramıyor.
Personel yönetiminin karadaki denizcilik işletmeleri yönüne bakacak olur isek orada da durum pek farklı görünmüyor. Sektörde yabancı dil bilmenin büyük bir önem taşıdığı açık. Uluslararası alanda yapılan işlemler gerek limanlar ve amatörler için, gerek ise acente ve forwarderlar için olsun, bütün hepsinde yabancı iş ortakları, personelleri veyahut diğer ülke limanları ile ilişkiler mevcuttur. Bu durumda iken, İngilizce bile yeterli olmamakla birlikte iki ya da üçüncü dil bilen kişilere ihtiyaç duyulmaktadır. Hal böyle olunca denizcilik bilgisinin önüne dil geçmekte ve sektörde, geminin ne olduğunu bilmeden eğitim hayatını bitirmiş insanlar yer almaktadır. Bu durum beraberinde işletmenin işleyişi yanında bir de gemi bilgilerini öğrenme gerekliliğini ortaya çıkarmakta ve böylece çalışanların eğitim süresini uzatmaktadır. Ancak tabi ki denizcilik eğitimi almış kişilerin de dört dörtlük bir bilgi ile sektöre girdikleri söylenemez. Eğitim kurumlarının bu alanda çok eksiği olduğu aşikâr. İşletme, hem bu eğitimlerle uğraşırken hem de bu kadar emek verdiği personelini elinde tutmakta zorlandığı için, kendisini uzun süreli ve çözümü zor olan bir karmaşada bulmaktadır. Genellikle genç personelleri istihdam eden işletmelerin en çok yaşadığı sıkıntı, kişiye yaptığı yatırımın sonuçlarını alamadan kişinin iş değiştirmesi oluyor. Genç personelin sabırsız olması, yapılan iş değişikliğinde önemli bir etken olarak dikkat çekmektedir.
Şimdiye kadar yazımda işveren tarafından baktığımız personel yönetimine bir de çalışan kişiler gözünden bakacak olur isek, gemi personellerinin zor yaşam koşullarında çalışmakta olmalarına karşın işverenlerin sürekli olarak personel giderlerinden kısma çabaları nedeniyle, sektörde çalışmak iyice zorlaşmıştır. Bir çok kişi, alması gereken ücretleri alamadığı gibi, çalıştığı firmaların kendi haklarını gasp etmelerine bile maruz kalmaktadırlar. Aslında artık olay, almaları gereken ücretler olmaktan çıkıp maaşlarını alıp alamayacakları olmuştur. Hatta bazı işletmeler maaşları zamanında ödediklerini öne sürerek normalde vermeleri gereken piyasa durumundan çok aşağı fiyatlarla personel çalıştırmaya eğilimli hale gelmişlerdir. Hâlbuki bir işletmenin en temel görevlerinden birisi çalışanlarının emeklerinin karşılığı olan ücreti zamanında ödemektir. Ancak sektör öyle bir hale gelmiştir ki artık bu durumu artı olarak görmeye başlamışlardır. Bunların yanında bir de sektörde yer alan büyük firmalar bile kriz bahanesiyle personellerin maaşlarını kısma yoluna gitmiş. Personelden yapılan kesintiyle ise filosuna yeni gemi katabilecek kadar da pervasızca davranabiliyorlar. Bu da insanların gerçekten haklarının gasp edilmesinden başka bir şey olmadığını gözler önüne sermektedir. Hal böyle iken gemide çalışacak personellerin ya da zabitlerin bütün bu olumsuzluklarla baş etmesi gerekmekte olup, bu da sektörde çalışmayı daha da zor hale getirmektedir.
Aslında iki tarafı da düşünecek olursak, herkes kendine düşen görevi yapsa, bu sektör daha çalışabilinir bir hal alacak ve çalışma kalitesi de, insanların memnuniyeti de yükselecektir. Unutulmamalı ki insanların haklarını vermediğimiz sürece, ne yaptıkları işten memnun kalmalarını bekleyebiliriz ne de o işi önemsemelerini.
Düzenleme: Tugay Hocek
Ekleyen: Ayşe Kırıcı