Bu ay çok değerli iki sanatçıyı tanıtarak, Bahriyeli Ressamlar serimizi tamamlamış bulunuyoruz. Türk resim sanatında Bahriye Mektebi’nin ne kadar önemli bir rol oynadığını sanırım anlatabildim. Askeri eğitimin verildiği bir okulda uygulanan modern eğitim ve yetiştirme tarzının, Güzel Sanatlar’a da etkisinin muhteşem sonucu, tarihsel bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Darısı günümüzdeki “4+4+4” lerin başına!…
Sanatla kalın, sağlıcakla kalın.
Gökovalı Kayıkçı
Halit Naci (1875 – 1927)
İstanbul’un Eyüp Sultan semtinde doğdu. Henüz ilk mektepte iken devamlı resim yapması ve resim sanatına olan yeteneği ailesinin dikkatini çekti.
Bahriye Mektebi’nde tahsiline devam ederken yaptığı resimler öğretmenleri tarafından beğenilip takdir edildi ve daima teşvik gördü. Okul müdürü tarafından zamanın Bahriye Nazırı Hüseyin Hüsnü Paşa’nın portresini yapmaya teşvik edildi. Karakalem tekniği ile yapılıp Paşa’ya takdim edilen portreyi Hüseyin Hüsnü Paşa çok beğendi. Daha sonra Sultan Abdülhamid II’nin karakalem portresini yaptı ve Sultan’a takdim etti. Bunun üzerine Sultan Abdülhamit II tarafından özel bir irade çıkarılarak izinli askeri öğrenci statüsünde Sanay-i Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) resim tahsiline başladı.
İnce ve zarif zekasını kuvvetli çizgisiyle birleştirip mizahi buluşlarıyla bu alandaki yeteneğini de ispatladı. İlk karikatürü Karagöz’ün 83. sayısında yayınlamıştı. Karagöz’den başka Coşkun Kalender, Yeni Geveze, Arzuhal, Hayal-i Cedit, Falaka, Köylü, gibi mizah gazete ve dergilerinde karikatürleri yayınlandı. Tasvirci karikatürün önemli ustalarından biriydi. Karikatürleri, arka plandaki İstanbul görüntüleriyle, bugün için belgesel değeri taşır. Eserleri İstanbul Topkapı Sarayı Müzesinde, İstanbul Şehir Müzesi’nde, özel müze ve karma kuruluşlarda yurt içi ve yurt dışında özel koleksiyonla bulunmaktadır.
Mehmet Ruhi Arel (1880 – 1931)
İstanbul’da, Galata’da doğdu. Babası Galatalı Halil İlhami Efendi, dedesi Diyarbakırlı Kadiri Şeyhi Hacı Ali Babadır. Bahriye Mektebi ve Harbiye sınıfında eğitim gördü. Gemi inşa sınıfından Mühendis subay olarak mezun oldu. (1900) İlk görevi Bahriye Mektebi resim öğretmenliği muavinliğidir. Aynı yıllarda Sanayi-i Nefise Mektebi‘ne (Güzel Sanatlar Akademisi) devam etti ve buradan birincilikle mezun oldu (1909).
Yüzbaşı rütbesindeyken bahriyeden istifa eden (1909) Mehmet Ruhi Bey, bir yıl sonra devlet tarafından açılan yurtdışı sanat eğitimi imtihanını kazanarak resim öğrenimi ve eğitim için Paris’e gitti.
I. Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine (1914) yurda döndü ve Bahriye Mektebi’nde resim öğretmenliği görevini aldı. Kabataş Erkek Lisesi’nde, Çapa Kız Öğretmen Okulu’nda ve diğer birçok okulda resim öğretmenliği yaparak değerli öğrenciler yetiştirdi.
I. Dünya Savaşı sırasında Şişli’de açılan Askeri Resim Atölyesi’nde arkadaşları ünlü ressamlar İbrahim (Çallı), Hikmet (Onat), Namık İsmail, Sami (Yetik), Ali Sami (Boyar), Ali Cemal (Benim) ile birlikte savaş tabloları yaparak milli şuura yönelik değerli eserler meydana getirdi. Harbiye Nezareti’nin siparişi üzerine Enver Paşa’nın poz verdiği ünlü Balkan Savaşı Şehitleri adlı tablosunu yaptı (1918).
Türk resminde milli bir tarz yaratmak için çalıştı. Büyük ebatlı tuvalleri tercih etmesi önemli ve dikkat çekici bir özelliğidir. Kompozisyonlardaki figürlerin hareket esnekliliği, resimlerindeki konuyu ve uygulama amacını yansıtır.
Türk Ressamlar Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı (1919). Güzel Sanatlar Akademisi’nde hocalığa atandı. Ölümüne kadar bu göreve devam etti.
Eserleri yurtiçi sergilerinde olduğu gibi yurtdışı sergilerinde de daima büyük ilgi görmüştür. Onun önemli faaliyetlerinden biri de 1922 yılında İhsan Bey ile birlikte İstanbul Çemberlitaş’ta açtığı Serbest Resim Atölyesi adlı özel atölyedir. Bu atölyenin çalışma şekli ve genel programı 1922 yılında yayınlanmış olup ressamlar için adeta bir rehberdir.
Yazı Editörü: Orkut Akar
Kaynakça: http://www.dzkk.tsk.tr/
1773 yılında hizmete giren Heybeliada Bahriye mektebinde 5 yıl okudum. Eskiden okulda sosyal bilimlere de yer verildiğini duyardık, okulun arşivinde tarihi belgeler vardı. Ama ne yazıkki eski denizcilerimizin hatıralarını, denizci ressamlarımızı bize anlatan olmadı. Mekanik ve acımasız bir ortamda eğitildik. Hangi denizcilik okulu olursa olsun, öğrencilerine önce denizcilik ruhu ve aşkını aşılamalıdır. Bunun için de deniz okullarında görev yapacak idareciler özel olarak seçilmelidir.
sinop baskınında yer alan gemilerin resimlerini arıyorum. Yardımcı olabilir misiniz. Selamlar…