Dergimizin Haziran sayısında, sizlere söz verdiğim gibi ”Denizci Ressamlarımız’a” devam ediyorum. Dikkatinizi çekeceğini umduğum en önemli konu 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar geçen zaman dilimi içinde hiçbir denizci ressama rastlanmamaktadır. Bu bir dinsel baskının sonucu mudur yoksa yetenek zafiyeti midir bilinmemektedir. Ancak 19. yüzyıl 2. çeyreğinden itibaren başlayan değişime paralel olarak sanatçıların “çekinmeden” eserler vermeye başlamaları, çok önemli bir aşamadır. Subay ya da askeri okul öğrencileri 1835‘ten itibaren Viyana, Berlin, Paris ve Londra’ya resim eğitimi almak için gönderilmişlerdir. 19. yüzyılda modernleşme adımları arasında, Osmanlı’da askeri okullarda resim eğitiminin verilmeye başlandığını görüyoruz. Mühendishane-i Berri-i Hümayun ve Mekteb-i Harbiyye‘de öğretim programlarına resim dersi girmiştir. Türk resim tarihinin ilk eserleri bu okullardan mezun olan asker kökenli ressamlar tarafından vermiştir. Bu sayededir ki, yüzyılın ikinci yarısından itibaren resim sanatına gönül veren denizci ressamlarımızın da birçok eseri, günümüze kadar gelebilmiştir.
Aşağıda sizlere çok değerli dört denizci ressamımızla ilgili bilgileri, tarihsel ve kronolojik bir yapı içinde sunmaya çalışacağım.
Sanatla kalın, sağlıcakla kalın.
Gökovalı Kayıkçı.
Kaptan-ı Derya Ahmet Vesim Paşa (1824-1910)
İstanbul’da doğdu. Babası Tersane Emini Seyyid Mehmet Reşit Efendi‘dir. Bahriye Mektebi’nden mülazım-ı evvel (Teğmen) rütbesiyle mezun olduktan sonra genç subaylık yıllarında Girit Ayaklanması’nın bastırılmasında gösterdiği üstün başarıdan dolayı, Kaptan-ı Derya Çengeloğlu Tahir Paşa‘nın takdirini kazandı. Devlet tarafından eğitim için İngiltere’ye gönderildi. İngiliz donanmasında gördüğü topçuluk eğitimden sonra yurda dönüşünden itibaren 2 yıl, donanmada topçuluk öğretmenliği yaptı.
Silahlandırılmış Peyk-i Ticaret vapurunun kumandanı olarak katıldığı Kırım Savaşı’nda Sivastopol’da gösterdiği başarıdan dolayı İngiltere ve Fransa Deniz Kuvvetleri tarafından takdirname ile ödüllendirildi. Binbaşı rütbesiyle Veliahd Abdülaziz’e tahsis edilen Peyk-i Şevket vapurunun kumandanı oldu. Bu yıllarda kendisi de ressam olan Abdülaziz’in dostluğunu kazandı. 1859 yılında Osmanlı Devleti komiseri olarak görevliyken, Karadeniz limanlarının haritalarının yapmakla görevlendirilen ünlü Rus Amirali Podokof’un yanında çalıştı ve bu projenin başarıyla tamamlanmasında büyük gayret gösterdi.
Sultan Abdülaziz tahta çıkınca onun yaverliğine getirildi. Daha sonra bir müddet Mekke Emirliği yaptı. Kaptan-ı Derya Ateş Mehmet Paşa‘nın vefatı üzerine Sultan Abdülaziz tarafından 21 Ocak 1865 tarihinde Kaptan-ı Derya’lığa getirildi. Ancak Sadrazam Fuat Paşa’nın donanma giderlerini kısma teklifini kabul etmedi ve 29 Mayıs 1865 tarihinde bu görevden istifa etti.
1867 yılında Meclis-i Vala üyeliğine daha sonra Bahriye Komuta Meclisi Başkanı ünvanı ile tekrar Kaptan-ı Deryalığa getirildi. Girit’i kuşatmak üzere donanmayla Akdeniz’e açıldı. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşında 28 Haziran 1877 tarihinde Arif Paşadan sonra Tuna İade-i Nehriyye kumandanlığına atanmış ise de 23 gün sonra yeniden İstanbul’a çağrıldı.
Ahmet Vesim Paşa’nın çok yönlü bir kişiliği vardır. Kendisi Mevlevi tarikatına mensup olup, hattat, müzehhip, musavvir (Ressam) ve musikişinastı. Paşa 86 yaşındayken İstanbul’da öldü. Mezarı Üsküdar Mevlevi hanesindedir.
Ağaç oyma sanatında da yetenekli olup, çeşitli oyma eserlerinin yanında ağaç bastonlar yapıp, bunları tezyin etmiştir. Sultan Abdülmecit‘in baş müzehhibi olan müzehhib Salih Efendi’den tezhib sanatını öğrenmiş, devrin ünlü hattatarından da hat sanatını meşk edip icazet almıştır. İyi bir portre ressamı idi. Karakalem ve yağlı boya tekniği ile pek çok eser meydana getirmiştir. Üsküdar’da Şemsipaşa semtindeki yalısı sanat eserleri ile süslü olup, devrin ünlü sanatkarlarının toplanarak birlikte sohbet edip musiki meşk ettikleri bir sanat yuvası idi.
Ömrünün son zamanlarında yalnız sanatla uğraşmış ve pek çok eser meydana getirmiştir. 1883 yılında yapmış olduğu bir minyatürde Galata Mevlevihanesi’nde sema gösterisini tasvir etmiştir. Minyatürde devrin Mevlevi Büyükleriyle birlikte, minyatürün sağ alt köşesinde mevlevi olan kendisini de başı fesli olarak ayakta resmetmiştir. Çok başarılı olan bu minyatürde renk armonisi komposizyonu yanında şahısların yüzleri bilhassa çok ince bir işçilikle çalışılmıştır. Onun yaptığı pek çok minyatürün hat (yazı) levhalarının ve çok değerli hat koleksiyonunun bugün nerede olduğu bilinmemektedir. Yazdığı 8 adet Kuran-ı Kerim’den 2 adedi şahsına ait bazı eşya muhtelif tarihlerde Deniz Müzesine intikal etmiştir.
Seyit Ali Efendi (1850 – ?)
İstanbul’un Beşiktaş semtinde doğdu. Bahriye Mektebini bitirdi. Harbiye sınıfına geçerek mülazım rütbesiyle makine sınıfından subay çıktı (1875). Fabrikalar Resimhanesinde, Haddehane Şakirdan kışlasında ve Bahriye Mektebi ile leyli Tüccar Kaptan Mektebi’nde uzun yıllar öğretmenlik yaptı. Gümüş liyakat madalyası, gümüş Yunan Muharebe madalyası ile sanayi madalyasına sahipti. Belgesel nitelikte tarihi ve hamasi tabloları ünlüdür. Suluboya ve yağlıboya tekniğiyle çalışmış, peyzaj türünde pek çok eser vermiştir.
İbrahim Efendi (1853 – ?)
İstanbul’un Koska semtinde doğdu. Bahriye Mektebi’nden Harbiye sınıfına geçti ve buradan mülazım rütbesiyle subay çıktı. Donanmaya bağlı Zırhlı Orhaniye gemisinde görev yaptı. Haddehane Şakirdan kışlasında öğretmen olarak çalıştı. Güzel resim yaptığı için Deniz Fabrikaları Resimhane’sinde uzun seneler ressamlık yaptı. Binbaşı rütbesine kadar terfi etti ve bu rütbeden emekli olarak bahriyeden ayrıldı.
Fahri Efendi (Kaptan) (1857 – ?)
İstanbul’un Kumkapı semtinde doğdu. Bahriye Mektebi Harbiye sınıfına geçerek güverte sınıfından mülazım (teğmen) rütbesiyle subay çıktı. Mekteb-i Rüşdiye-i Bahriyede sivil rüşdiyelerde ve Darüşşafakada resim öğretmenliği yaparak pek çok öğrenci yetiştirdi. Bahriye’de önyüzbaşı rütbesine kadar terfi etmiş ve üç yıl sonra da emekli olmuştur. Klasik tarzda çalışan Fahri Kaptan’ın deniz savaşı tabloları ve manzara resimleri dikkati çeker. Yıldız Sarayı bahçesinden yapmış olduğu peyzajı belgesel bir eser olup, bugün İstanbul Resim ve Heykel Müzesi‘nde bulunmaktadır. Yıldız Çini Fabrikası imalatı tabaklarda görülen Fahri imzalı manzaralı resimler onun burada da çalışmış olduğunu gösterir. 4. rütbeden Mecidi nişanı, gümüş Yunan Muharebe Madalyası ve Sanayi madalyasına da sahip olan Fahri Kaptan’ın eserleri, Resim ve Heykel Müzesinde, Topkapı Sarayı Müzesi’nde, Deniz Müzesi’nde, yerli ve yabancı özel koleksiyonlarda bulunmaktadır.
Kaynakça: http://www.dzkk.tsk.tr