Gecenin bir vakti… Yatağıma uzandım; üzerimi sıkıca örttüm. Hafif bir müzik açtım ardından. Anlayacağınız, keyfime diyecek yok. Tam uykuya dalıcam, geldiler mi yine bana? Bir işe yarayacakmış gibi, taktım kafamı Basın’a. “Basın” derken ulusal basından bahsetmiyorum; onlara zaten halk olarak güvenmiyoruz. İşte size kanıtı.
Uluslararası araştırma şirketi WIN/Gallup International’ın 2015 yılında yayınlamış olduğu Türkiye raporuna göre halkımızın gazetecilere olan güveni %37 ile sınıfta kalmış. Düşünsenize durumun ne kadar boktan olduğunu. Bir gazetecinin görevi; devleti denetlemek, devlet bir hata yapıyorsa bunun hesabını sormaktır. Peki kimin adına? Kamu adına… Peki kamu, gazetecilere güveniyor mu? Alın size kocaman bir HAYIR.
Ulusal basından geçelim mi bizim güzelim sektörel basınımıza? 2002 senesinden beri denizcilik sektörünün aktif bir üyesiyim. Pek çok yapılanmanın, organizasyonun içerisinde küçük ya da büyük rol aldım. Dolayısıyla sektörel basının sanıyorum tamamıyla bir şekilde iletişim kurdum. Nasıl kurmayayım ki? Bir etkinlik yapıyoruz; ciddi bir emek ve para sarf ediyoruz. Ve sonunda istiyoruz ki tüm sektör bizim bu emeğimizi görsün. Sonra da elimizde bir liste; başlıyoruz e-posta göndermeye…
Yayınlayanlar oluyor, yayınlamayanlar oluyor. Yayınlamayanlar için “Bir aksilik olmuştur” deyip tekrar gönderiyorum; yine ses-seda yok. Yayınlamamalarına neyin sebep olduğunu merak ediyorum; sonra birisi kulağıma fısıldıyor. Öğreniyorum ki “BİZİM OKUL” ile “ONLARIN OKUL” kavgalıymış.
“Eyvallah” diyorum; yayınlayanlara bakıyorum. Sonra gözüm takılıyor okunma sayısına. Önce gülümsüyorum; sonra üzülüyorum. Anlıyorum ki sayfa her yenilendiğinde okunma sayısı 3 artıyor. Yani site, 1’e 3 veriyor.
Bir başka siteye geçiyorum. Ziyaretçi sayısında bir gariplik seziyorum. Diyorlar “Yaz Google Amcana, –ziyaretçi satın alma– “
Güvenim kırılıyor iyice. Artık eleştirel bir gözle siteleri dolaşmaya, haberleri okumaya başlıyorum. Dikkatimi çeken bir şey oluyor. Sabah manşetten verdikleri bir haber akşama yok; kaldırmışlar. Muhatap şirketi arıyorum; tanıdığıma “Hakkınızda yapılan o tatsız haberi neden kaldırdılar; yanlış mıydı?” diye iyi niyetle soruyorum. Telefonun ucundaki kişi gülüp sihirli iki kelime söylüyor; “Reklam anlaşması” diyor.
Bir başka siteyi ziyaret ediyorum. Fark ediyorum ki benim kişisel sitemde yayınladığım, benim yaptığım bir içeriği kendi imzaları ile yayınlamışlar. Onlar Gazetecilik Meslek İlkeleri’ne aykırı davranırken benim onlara kızmam çok mu yanlış?
Bir haber ilişiyor gözüme. Biraz araştırıyorum; Ajans Haberi olduğunu görüyorum. Tercüme edense denizcilik terminolojisine belli ki hakim değilmiş; “Ballast Tankı”nı “Motor Ambarı” diye çevirmiş. Onlar da bunu copy/paste yapıp aynen yayınlamışlar. Bir de denizcilik haber sitesi olduğunu iddia ediyorlar. Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.
Denizcilik basını gerek sektör gelişimi gerekse denizcilik sektöründeki haberlerin doğru bir terminoloji ile ulusal basına çıkması noktasında muazzam önem taşımaktadır. İşte bu sebeple gelişmiş ülkelerde denizcilik basını ya da gazeteciliği ile ilgili eğitim programları yoluyla alanında uzman gazeteciler yetiştirilmektedir. Bizim ülkemizde böyle olmadığı aşikar. Belki bazı problemlerin yaşanması da bu eksiklikten ötürü meydana geliyor.
Aslında sektörümüzde faaliyet gösteren basın-yayın kuruluşlarının işlerinin ne kadar zor olduğunun bilincindeyim. Şirketinizi ayakta tutmak için reklam almanız gerekiyor. Reklam veren/verecek şirketi kaybetmemek için bazen haber yayınlayamıyorsunuz, bazense yayınladığınız haberi geri çekmeniz gerekiyor. O sırada bir de güç odaklarının tehditleri, kaba ifadeleri ile boğuşuyorsunuz. Mazur görüleceğiniz yerler elbette vardır. Yeter ki sürdürdüğünüz mesleğin ilkelerine aykırı olmasın bahaneleriniz.
Aslında pastadan pay kapma yarışını biraz olsun geri plana atıp “Tek Vücut” olsanız inanıyorum ki şartlar değişecektir. Ne demiş Napolyon: Üç gazete, beni yüz sancaktan daha çok korkutur.
Yazımın başlığı “Bu Sefer Basına Taktım”. Bakalım, “Basın Bana Takacak Mı?” 🙂
e-MarineEducation.com
Kurucu
Herşeyden önce “ÖZGÜR BASIN” ,
Şeffaf bir toplum yönetimi ,
yurttaş olabilme ,
adil dağılan bir ekonomik yapı,
denetlenebilir olmanın hafifliği
ile yaşarsan,
KAFANIZA TAKILAN BİRŞEY KALMAZ MIŞIL MIŞIL UYURSUNUZ.
Ayrıca sitenizle gurur duyabilirsiniz.Ben çok faydalanıyorum bu siteden ..Kaliteli…
SİZ ASLA KENDİNİZ OLMAKTAN VAZGEÇMEYİN..HERŞEY BİR BAŞKASINA BENZEMEYE BAŞLADIKÇA VEYA BU SEFER ŞARTLAR BÖYLEYDİ … HERŞEYE EYVALLAH NE YAPALIM…DEDİĞİNİZDE….
HERŞEY BAŞLAMADAN BİTMİŞTİR. ZATEN…
ANCAK BU YOL ZOR VE ÇOK FEDAKARLIK İSTER…HERKES YAPAMAZ…
ZOR OLAN İSE EN KEYİFLİ VE HAKİKİ OLANDIR…